19 Kasım 2019 Salı


SERÇE


Dağ gibi delikanlıydı serçe
Bulutları sayardı tütün kokan gecelerde
Irmaklar ağlar, ıslatırdı sakallarını
Bunu ona yapmazdınız
Özgürce dokunacağı bir gökyüzü,
Var mıydı serçenin?

Küllerini kim toplayacaktı şimdi,
Bu dağda solan çiçeğin?
Vasiyetini kime yazsındı?
Ne el yazısı düzgündü ne çok parası vardı
Mühim değildi, yatardı serçe sessizce
Annesinden başka kimi vardı, yazdıklarını okuyacak?

Mahmur bir yaşamak kaygısıyla,
Ağıtlarla anlatılan,
Taze bir tebessüm inlerdi dudaklarında,
Ölmeden önce
İttifakı olmadan ne kadar adildir savaşmak?
Sanıldığından çok daha yalnızdı serçe
Anlamazdınız neydi yaşamak?

Ay'a ve insanlara her yaklaştığında kırıldı serçe
Çok kadın sevdi, çok şiir yazdı
Bir bok olmadı
Tövbe etti sersemliğe
Tövbe etti her gece
Serkeş uyandı sabahlara, yine

Dağ gibi delikanlıydı serçe
Kuyuya düşürdünüz

Umuduma tutunur yaşardım
Kanadımı neden kırdınız?


M.S.Ç
















29 Temmuz 2019 Pazartesi

RENKLER



İçimde bir parça mavilik buldum
Denizde kaybettiğim renkler nerede
Fazla sevgi herkesi öldürür sevgilim
Göğü delen arzularım nerede
Bilirsin ben, sek içerim yalnızlığı
İç geçirerek sonbaharı seyrederken akşamüstü 
Bir lokma yemek geçmez boğazımdan
Akşamlar haziranda kalır 
Soğuk rüzgarlar çeker ruhumu sessizce
İçim geçer, şehrimin ışıkları titrek

Gözlerimde bir parça siyahlık unuttum 
Kulağımda asfaltın uğultusu 
İçimdeki çocuk anlamsızca delişmen 
Soluklarımda kanser, inadına ketum 
Saklar kalbimi toplumdan
Acımasız sokağımın karanlığı
Neden herkes düşman?

Makberime bir parça yeşillik sordum 
Mektubuma kağıt etmişler emeğimi
Geceye karışmış ağustos böcekleri
Evrenin her bir köşesinde bin cevap 
Hicap ederim ayaklarımdan nereye götürüyor bedenimi
Nedir bu arayış, yaradılışı hangi paltomun cebinde unuttum?
Çürüktür ruhum daha doğmadan soldum

Gecede bir parça beyazlık tuttum
Ummana dalmış ay yüzlü çocuklar
Bir yıldız kaydı bir dilek yuttum
Yüzümde kaybolan ümit, seslenir boğazımdan
Salıncağa oturmuş gecenin çocukları
Biraz üzgün biraz serkeş ama afacan 

Bak şimdi bütün renkler solgun 
Kapanık bütün algılar
Tükenmişse vefa ne kalmıştır hayattan 
Beyaz pencereye konmuş kalleş kargalar
Hayat ölümlere uzak
Ölümler ruha yakın





M.S.Ç

























24 Mayıs 2019 Cuma

BİZ




Biz,
Kalp atışlarında uyuklardık
çünkü
En anlamsız ama en derin konulardan tartışırken bile 
Sonsuz bir inatla beklerdik sonbaharın gelişini 
çünkü biz kaptırmazdık bizi aşağılık gülüşlere
Ruhumuz dinlenirdi meltemin ezgisiyle 
Gözlerimiz durulur dalardı gözlerimize...
Biz yalana ve şaraba kanmazdık 
Sadece 
Biz,
Perdelerin sessizliğine yanardık
Kanımız deli akardı yanardık 
Birbirimize
Bizi gördüğüne hayret ederdi şehir,
Yamacı kirli dağlarda biten sarı kır çiçekleri...
Çünkü biz 
Yürürdük ve yürürdük 
Ve biz 
Ağaçların gölgesinde bulurduk bizi 
Çığlığımız kopardı serçenin iç çekişiyle
Çıtırtılar karışırdı kahverengine 
Sigara ve kozalaklar...
Yağmur yağdığında silinmezdi adımız
Kazınırdı ıslak dudaklara
Kömür karası...
Sokak köpekleri susardı biz geçerken
Uyurlardı keskin dişlerle 
Uyurdu toprak ağlamazdı 
Susardı 
Üzerine basmayalım diye... 
Yollar hizmet ederdi bize 
Çünkü biz asla kaybolmazdık 
Dönerdik eve her gün aynı serkeşlikle 
Dağ kadardı gururumuz
Kargalar haset ederdi bize 
Biz kaybolurduk bizde 
Biz var olurduk bizle




M.S.Ç

9 Nisan 2019 Salı

DUA


Allah’ım seni çok seviyorum
Ve Rûz-ı mahşerden korkuyorum

Ölümün sonunda bir ölüm yok 
Biliyorum 
Beyaz mermerli bahçemde kara çiçekler açar
Ve kuşlar bir tas suya hasret kalır akşamüstlerinde
Ölümlünün ardında zulüm yok
Anlıyorum

Neden geldim bilmiyorum
Ama gün geldiğinde farkındayım gidişimin
Toprağa yapılan bu başkaldırıda iç geçirmek hakkı yok bende 
Allah’ım koru beni 
Bu, dünyaya ilk gelişim 

Allah’ım koru beni 
Acizim
Günah işletmeye aşık kaypak nefsim
Sorguda verecek cevabım yok 
Bir parça katıksız somuna tokum

Sorguda verecek cevabım yok
Acizim
Çünkü kuru dudaklardan esintiyle geçerdim
Çarşıları gezdim 
Çünkü
Ekmeği yere düşürünce öpmedim
Ve tıraşı uzamış adamlardan öğrendim küfretmeyi

Allah’ım seni seviyorum 
Ve Rûz-ı mahşerden çok korkuyorum




M.S.Ç




























11 Mart 2019 Pazartesi

ÖLÜMÜ DÜŞLEMEK



Hüzünlü yapraklar arasından bir serçe havalanıyor
Biliyorum kanatlarımı bir daha böyle çırpamam
Sonbahar soluyor biliyorum
Bu zemheri yeşilimi benden alacak

Kızıl alevin gölgesindedir kara atlar
Koşmaktadırlar
Ve konyak kokulu avcılar o gecelerde 
Dua ediyorlar beddualar için 
Saklanacak yer bulamıyorum 

Çok çetin bu yollar aşamıyorum
Allah’a ve insanlara sordum
Cevap yok
Kül rengi bulutlar arkasındayım
Mavilikleri arıyorum

Biliyorum kalabalıktan kaçamam 
Ama
Kaldırım taşlarına karnım tok
Tozdan sokaklara hasrettir yüreğim

Biliyorum kaderimi toprak ve mermer 
Belki küfürler edilir arkamdan
Yıkanır belki bedenim 
Fakat yine de bırakmaz peşimi karıncalar

Artık sessizdir gözlerim 
Islak ıslak ve hasretle bakar etrafa 
Benim dikenli gözlerim 
Her gece ay ışığında kanatır ruhumu

Anlatın bana bilmek isterim 
Nereden gelir ölümü düşlemek 
Güz yağmurlarının buhranı
Neden?

Taşra kokulu odalarda oturan 
Taş yastıklarda solan genç kızlar gibi 
Düşlenirdi ölüm öylece 
Ölünürdü öğüre öğüre
Bir akşamüstü delice




M.S.Ç

























7 Mart 2019 Perşembe

BAŞKA


Öyle seviyorum ki seni, can çekişircesine
Azrail görse kıskanırdı
Ölmüyorum diye
Kediler bir başka bakıyor artık yüzüme

Kuşlar ve ağaçlar, reçine ve çilek kokusu 
Hepsi bir başka artık 
Sokak köpekleri de öyle

Ben de başka 



M.S.Ç