4 Mart 2024 Pazartesi

MEKTUP


Bir ihtimal ümidi kapladı içimi; bir ihtimal, ateşi... hatırlatıyor bana cehennemi. Kalbimin orta yerindeki bu yangın nedir? Göğsümün orta yerinde pişen ateş, aşkların ve güzelliğin habercisidir. Yıllar yılı hep yaşamak davasıyla yanan gönlüm, şimdiyse sevgililerin en güzelinin yeridir. Yüreğim; kara baharlarla paslanırken kış kokan sokaklarda, destanlarda anlatılıyorken gecelerim; hayatın hançeri saplanıyorken birbiri ardına -gencecik yaşımda- bir ben ardıma bakmadan, kusmadan yaşamak sanılanın aptallığını; ölümü, ölümlüyü, Allah’ı ve karmaşayı susarak. Terk ederek içimdeki bütün kini o korku dolu gecelerde, yumruğumu çözüp çığlıklarla bezenmiş ezgilerle aya dönüyorum ve sana bakıyorum sevgilim.

Sen; bakışlarınla karşılık verdiğinde bana, gecenin karanlığı çökmeden alemin üzerine, ellerimi tuttuğunda tehlikenin tam ortasında. Bütün ihtimallerin karşısına geçip yüceldim kor alevlerle çarpan delikanlı bağrıma. Bir yaşamak kapladı içimi; bir hayat, güzelliği... en usta ressamların elinden, en nadide çiçeklerle bezenmiş, en iyi şairlerin kaleminden, en parlak yıldızlarla süslenmiş, bir hayat... Hatırlatıyor bana cenneti. Kalbimin orta yerindeki bu ışık nedir? Göğsümün orta yerinde açan güneş, sevgilimin gözlerindendir. Yıllar boyunca sönmeyecek bu ışık, ölene kadar sevgililerin en güzelinin yeridir. Yüreğim; yaz serinliğinde aydınlanırken saçların kokan sokaklarda, destanlarda anlatılıyorken gündüzlerim, o sabahlarda; gecenin en ortasında, rüyalarımın zamansızlığında, hep sen varsın sevgilim, hayatın dudakları saklanıyorken yüreğimde birbiri ardına -hem bugüne hem yarına- aşka dair ne varsa sana, yaşamanın ve hayatın güzelliğini sende keşfedip hep sana baktım ve anladım yaşamak nedir. Ölümü, ölümlüden ayıran şey senin eserindir. Aşk.

Sevgilim, sen ne bir anlık ne bir asırlıksın. Zamanla sınırlanan şu kısacık ömrümde zamansızsın. Sen ki Allah’ın en rasyonel tanımısın. İçimdeki bütün güzelliklerle o muhteşem sabahlarda, yumruğumu sıkıp sessizlikle bezenmiş ezgilerle güneşe dönüyorum ve sana bakıyorum. Ne ömür yeter sana şiir yazmaya ne de sen bu kağıda sığarsın, Bana bir bakıp gülümsemen yeter, anlarım ki sen hayatsın.


M.S.Ç

 

11 Kasım 2020 Çarşamba

TESLİM



Teslim oluyorum
Hiçbir şey göründüğü gibi değil
Adını anmaktan suçluyum
Tükendim gözlerine bakmaktan
Hayatı unuttum hayallere dalmaktan
Ben yorgun ve yalnız bir adamdım
Senden önce
Yalnızlığı unuttum, yalnız kalmaktan

Sakın tek kelime edip,
Yüreğime su serpmeye kalkma
Susuz yollara alıştım, ağzım kuru yalanlara
Umutlarım yeşerdiğinde solmaktan
Güneşlere alışmaktan, günbatımlarında
Ay silinince gökyüzünden
Sonsuz sabahlara kalkmaktan
Toprağımı unuttum Allah'a inanmaktan

Çek o gözlerini, gözlerimin üstünden
Bakışlarındaki umutsuzluk beni kahrediyor
Artık evime dönüyorum, sahte akşamlara
İşte o serin akşam ve unutamadığım rüzgarlar
Sensizliğin ilk sabahında,
Yüzüme vuran gerçeklerim,
Ve adını sığdıramadığım
Bütün şiirleri yaktım sevgili
Üzgünüm, ben bir şair değilim

Teslim oluyorum
Çıkardım hayalimi sıkan kelepçeyi
Susup bütün sözlerimin kalıntılarına
Yüreğimi yere indirdim
Varsın dalgalansın deli ummanlar
Ben o eski kayıkçı değilim

Teslim oluyorum, vazgeçtim
Umrumda değil kapılar pencereler
Sonbaharı bıraktım, güneşleri getirdim
Yol unutulmaz, insan unutulur derdi babam
Unuttum
Üzgünüm; artık ben, bir aptal değilim



M.S.Ç

22 Temmuz 2020 Çarşamba

BEN ÖLDÜĞÜM ZAMAN



Ben öldüğüm zaman, yorgun ve yalnız öleceğim
Askıda ceketim, ceplerimde faturalar
Aynada çığlığım kalacak
Öyle sessizce gideceğim
Kimse ağlamayacak arkamdan 
Başını okşadığım köpek beklemeyecek beni 
Güneşten sakındığım çiçekler ansızın solacak
Önce duru bir günbatımı soğuğu çökecek şehre 
Sonra şakaklarımdan terler boşalacak
İşte öyle ıssız esen rüzgar
Öyle zamansız ettiğim küfürler
Söndürmek istediğim ateşi harlayacak

Dinle beni ey toprak, susmayacağım
Biliyorum; çünkü yaşadım, yazık ki gençken alıştım odalara
Dudaklarımı uçuklatan sözler işitince
Devlet dairelerini girip, imzamı sakladım
Üstelik bu sefer prangamı da yanıma aldım 
Dinle beni ey toprak, korkmuyorum!
Hiçbir güç alıkoymaya yetmez artık beni ölüm hastalığından
Kurduğum saatin sesi bölemez uykularımı 
Gecenin serkeşliğine karşın yorgun bir güneş doğar
Ben o sabahlarda saçlarım dağınık, hayatı düşlerdim
Düşlediğim gibi ölmedim, saklı kaldı rüyalarım

Şimdiyse yeni bir hayata başlamak vakti değildir
Öncekine alışamadan, insan öylece reddetmemeli tanrıyı
İncil’i ve Kur’an’ı ve Tevrat’ı okumadan
Bu dünya, öteki dünya, başka dünya 
Yarınlar umutla beklendiğinde
Nasıl da yalnız hissediyor insan
Çünkü aşk ve inanç, başka niçin yaşar insan
Ben hepsinin içinden ilkini belledim 

Bu dünyaya ait olmadığımı anladığım zaman
Susadım toprağa, çeşmeleri unuttum 
Gömleğimin yakasını iliklemeyi bırakıp 
Çıkardım haritasını yaşamak sanılanın 
Yaşamları kattım ölümün içine 
Allah’a isnat ettim olanları 
Kaderimin ötesindeki kaderde, 
Vicdanımın berisindeki hükümlerde,
Ne kadar günah varsa hepsini tek tek yalanladım

Ben öldüğüm zaman, yorgun ve yalnız öleceğim 
Tablamda izmaritim, koltuğumda kitaplar
Duvarda asılı resmim duracak
İçine konduğum tabutu hep seveceğim
Ancak o zaman, hatırımda hayat kalacak



M.S.Ç




26 Mayıs 2020 Salı

MAVİ


Mavilikler ardında bir yuva kuruyorum kendimce 
Uzanmak istiyorum kıyına delice
Sen ki, buna değersin biliyorum 
Gözlerime değip geçiyor ansızın 
Gözlerin 
Sevinç nöbeti tutuyorum uçsuz maviliklere
Ve maviliklere yelken açıyorum küreksiz 
Salınıp gitmekteyim habersiz

Burada kum ve çakıl taşları yok 
Sonsuz mavilik bir de yüreğim var 
Bir de tükenmez sevdam...

Mavilikler ardında bir yuva kuruyorum kendimce 
Orada sorularımın cevapları,
Orada içimden taşan bir mutluluk, çocuk gülüşleri
İlkbahar ve biraz yalnızlık var
Her gecenin ardından bir güneş doğar 
Orada gözlerin doğmaktadır 
Ve bu beni ve kalbimi sarsar

Mavilikler ardında gökyüzüne bakmak bir başka
Orada ben, çocuklar gibi koşmak ve sana sarılmak istiyorum
Mavilikler ardında kalmak istiyorum
Hep oraya ait olmak 
Belki yüreğinin kıyısına da yanaşırım

Beni bu mavilikler sarhoş eder bilmiyorsun
Bu maviliklerle uyumayı ve uyanmayı nasıl istemez insan
Bu maviliklerde susmak istiyorum
Bu maviliklere susuzum
Demesen de olur...
Ben bu mavilikleri çok seviyorum 
Yani 
Gözlerini kast etmiştim...



M.S.Ç

27 Ocak 2020 Pazartesi

BEKLEMEK





Bekliyorum seni,
Sanki ansızın kapıdan gireceksin,
Sanki duyduğum bu ayak sesleri, senin
İçimdeki ürpertinin sebebi sensin
Biliyorum

Saf ve masumane bir öpücüktü gerdanındaki
Kelebeği, rüzgarı okşayınca kulaklarımı,
Kül olunca iğneler samanlıktaki, duydum
Yükseldim ta bulutlara kadar 
Meğer ki sokaklarmış
Nerdesin, seni göremiyorum 

Ve geceyi, anlamı otursun diye yırtardım gümüş aynadan
Saçlarına dokununca karanlık, 
Sırf tüm yıldızlar sende kalsın diye 
Kundaktaki körpe sırf, sussun diye 
Tozlu satırlardan birer birer kaldırdım

Dudakların nerde kaldı, alışılmış dudakların
Ne zaman anlam yüklesem gülüşlere 
Dikenleri hep kesecekmiş gibi baktı bana 
Bense hala safça gülümsüyordum 
Birbiri ardına dağlanıyorken yüreğim
Sözde susulmuş düşlere inandım
Dudakların nerde kaldı? Kan içindeyim

Ne dalga gelir ne deniz gider
Yalnız yatağımda unutulmuş,
Güzel şarkılar durur
Ben beklerim seni, gülüm
Ben beklerim seni
Ama gelemem sana.




M.S.Ç


19 Kasım 2019 Salı


SERÇE


Dağ gibi delikanlıydı serçe
Bulutları sayardı tütün kokan gecelerde
Irmaklar ağlar, ıslatırdı sakallarını
Bunu ona yapmazdınız
Özgürce dokunacağı bir gökyüzü,
Var mıydı serçenin?

Küllerini kim toplayacaktı şimdi,
Bu dağda solan çiçeğin?
Vasiyetini kime yazsındı?
Ne el yazısı düzgündü ne çok parası vardı
Mühim değildi, yatardı serçe sessizce
Annesinden başka kimi vardı, yazdıklarını okuyacak?

Mahmur bir yaşamak kaygısıyla,
Ağıtlarla anlatılan,
Taze bir tebessüm inlerdi dudaklarında,
Ölmeden önce
İttifakı olmadan ne kadar adildir savaşmak?
Sanıldığından çok daha yalnızdı serçe
Anlamazdınız neydi yaşamak?

Ay'a ve insanlara her yaklaştığında kırıldı serçe
Çok kadın sevdi, çok şiir yazdı
Bir bok olmadı
Tövbe etti sersemliğe
Tövbe etti her gece
Serkeş uyandı sabahlara, yine

Dağ gibi delikanlıydı serçe
Kuyuya düşürdünüz

Umuduma tutunur yaşardım
Kanadımı neden kırdınız?


M.S.Ç
















29 Temmuz 2019 Pazartesi

RENKLER



İçimde bir parça mavilik buldum
Denizde kaybettiğim renkler nerede
Fazla sevgi herkesi öldürür sevgilim
Göğü delen arzularım nerede
Bilirsin ben, sek içerim yalnızlığı
İç geçirerek sonbaharı seyrederken akşamüstü 
Bir lokma yemek geçmez boğazımdan
Akşamlar haziranda kalır 
Soğuk rüzgarlar çeker ruhumu sessizce
İçim geçer, şehrimin ışıkları titrek

Gözlerimde bir parça siyahlık unuttum 
Kulağımda asfaltın uğultusu 
İçimdeki çocuk anlamsızca delişmen 
Soluklarımda kanser, inadına ketum 
Saklar kalbimi toplumdan
Acımasız sokağımın karanlığı
Neden herkes düşman?

Makberime bir parça yeşillik sordum 
Mektubuma kağıt etmişler emeğimi
Geceye karışmış ağustos böcekleri
Evrenin her bir köşesinde bin cevap 
Hicap ederim ayaklarımdan nereye götürüyor bedenimi
Nedir bu arayış, yaradılışı hangi paltomun cebinde unuttum?
Çürüktür ruhum daha doğmadan soldum

Gecede bir parça beyazlık tuttum
Ummana dalmış ay yüzlü çocuklar
Bir yıldız kaydı bir dilek yuttum
Yüzümde kaybolan ümit, seslenir boğazımdan
Salıncağa oturmuş gecenin çocukları
Biraz üzgün biraz serkeş ama afacan 

Bak şimdi bütün renkler solgun 
Kapanık bütün algılar
Tükenmişse vefa ne kalmıştır hayattan 
Beyaz pencereye konmuş kalleş kargalar
Hayat ölümlere uzak
Ölümler ruha yakın





M.S.Ç